Doktordu. Günleri hastanede geçiyordu


Çocuk bıçağı kardeşinin şah damarında gezdirdi. Ve birkaç darbe de oralara vurdu.'Buralarda mikrop olabilir' diyordu durmadan. Biraz sonra kardeşinin bütün vücudu kanrevan olmuştu. Yattığı yer kıpkırmızı bir renge boyanmıştı. Diğer tarafta kürtaj masasındaki annesinin içindeki istenmeyen bebek de ölümün kollarına ulaşmıştı. İki ölüm bir anda oldu. İki can bir anda çıktı. Ama bunu kimse bilmiyordu. Çocuk çok korktu kardeşinin durumundan. Onun çırpına çırpına can vermesi onu oldukça ürkütmüştü. Ama küçük olduğu için ölümün ne olduğunu bilmiyordu. Uyusun diye üzerine beyaz bir çarşaf örttü sonra da. Tıpkı televizyonlarda olduğu gibi.

Anne ve baba eve dönmeye hazırlanırken çocuk da yaptığı hatayı biraz hissettiği için evden kaçıp saklanmayı kafasına koymuştu. Saklanmak için en emin yer evlerinin önüne devamlı park eden kamyonun altıydı. Orada kimse onu bulamazdı. Çünkü oldukça sakin bir yerdi bu kamyonun altı. Ara sıra burada arkadaşlarıyla saklanırlar ve ellerine geçirdikleri bir kediyle saatlerce oynarlardı. Bunu hatırladı çocuk ve doğrudan doğruya kamyonun altına girdi ve tekere sırtını yaslayıp öylece minik kalbiyle suçunu düşünmeye başladı. Anne baba yola çıkmış evlerine doğru ilerliyorlardı. Bu sırada kamyon sahibi de bir yere yük almak için evinden çıktı. Her şeyden habersiz olarak kamyona doğru yürüdü ve bindi. Kontak anahtarını çevirdi. Anne baba semtlerine yaklaşmışlardı; ama kamyon harekete geçmişti. Onlar daha eve ulaşamadan ağabey kardeşine ulaşmıştı. Evet kamyon bu küçük bedeni bir teker dönüşüyle ezip geçmişti.

Bir şeyi ezdiğini fark eden şoför aşağıya indi ve bir de ne görsün; karşı evin çocuğu kamyonun altındaydı. Büyük bir şok geçirdi adam. Büyük birkalabalık toplanmıştı evin önünde. Bugün iki can gitmişti ve bir üçüncüsü de daha doğmadan göklere uçuvermişti biraz evvel...

Anne ve baba evlerinin önündeki bu kalabalıktan kuşkulanmışlardı. Olay yerinde başlarına geleni anlayınca anne düşüp bayıldı. Onu hastaneye götürdüler. Baba büyük bir telaş içinde eve koştu. Ve küçüğü bağrına basıp öpüp koklamak istiyordu. Bir evladını kaybeden babanın içinde diğerine odaklanan sevgiyi bu derdi çekenler, bu acıyı tadanlar çok iyi bilirler. Ama eve girdiğinde fersiz gözleri bir noktaya dikilmiş çocuğu görünce babanın bütün hayatı sönmüştü. Bütün dünyası yıkılmıştı. Evin içindeki, dıştan akseden ışık bile artık halılara aydınlık motifler örmüyordu. Her şey karanlıktı artık. Her şey zifiri bir renge bürünmüştü. Evet bir cana bedel iki çocuğunu da almıştı işte Allah. Bu bir ikazdı; ama çok pahalı bir ikaz olmuştu onlar için. Değer miydi Allah'ın verdiği cana kıymaya.. Şimdi bütün çocuklar gitmişti.. Belki Allah bir daha asla çocuk vermeyecekti.. Lütfen bunu paylaşalım.. Paylaşalım ki Allah'ın verdiği cana kimse kıymaya kalkmasın..

Reklamlar