Onu şimdi dünya tanıyorİlk plağı orhan gencebay ile beraber yaptı
şimdi tüm dünya onu tanıyor
Yabancı ülkelerde festivallerle Türkiyeyi temsil eden sanatçımız 》》
Haberin devamı için resme tıklayın
Daha beş yaşında, bir kere duyduğu türküyü unutmuyor, evde sürekli türküler söylüyordu. Bu durum müzik hocasının da dikkatini çekti, babası Hıdır Akkiraz’a kızlarının önünü açması gerektiğini söyledi. 12 yaşına geldiğinde halk ozanı Mahmut Erdal, ustaların bu güzel sesi duyması gerektiğini düşündü. “Bize hep cesaret verirdi. Dönüşümlere, yeniliklere kapı açardı” dediği babasının gönlü, kendi okuyamadığı için kızının üniversite bitirmesinden yanaydı ama kıramadı Erdal’ı.
Stüdyoda buluştular. Karşılarında Arif Sağ ve Orhan Gencebay... Titriyordu. Ama öyle güzel söyledi ki türküyü... “Hedefini belirlerse iyi bir yerde göreceğiz” sözünü kulağına küpe etti; çok çalıştı, arka arkaya albümler yaptı. Sabahat Akkiraz bugün, halk müziği dendiğinde akla ilk gelen isimlerden biri. Ve profesyonel müzik hayatının 50’nci yılını kutluyor.
Belimiz nasıl büküldü...
Anlatmaya türküler yetmez
Geçen hafta buluştuğumuzda ‘50. Yıl Konserleri’nin koşturmacası içindeydi. Gözlerinde, ‘müziğimin’ rengi dediği turkuvaz rengi bir kalem... Boynunda her baktığında gülümsediği bir iğne oyası... Elindeyse sadece 2020 adet üretilen ‘Sabahat Akkiraz ile 50 Yıl’ plağı var. İçindeki gençlik fotoğraflarına bakarken duralıyor bir ara. O an, kim ya da kimler düşüyor acaba aklına? Sene kaç? Neredeler? “Bakma sen güldüğüme, ben çok ağlarım” deyiveriyor. Uzun havalarda ve kadın ağıtlarında mutlaka ağladığını ama sahnedeyse seyirci görmesin diye hemen sırtını döndüğünü söylüyor. Biraz sonra herkesi dinlediğini, dinlediklerinin hepsini de dert edindiğini anlatacaktı ama biz sohbete 50 yılın muhasebesiyle başladık
Akkiraz’a göre bu 50 yıl, zaman zaman meşakkatliydi... 1970’lerin sonunda, Ankara’da gecekonduda yaşıyorlardı. Babası işçiydi ve Ankara’da hayat, Mersin’den daha zordu: “Biz ailece tutunmaya ve inancımızı, kültürümüzü yaşamaya çalışıyorduk. Ailemiz için de zordu, ülke için de... ‘Türküler bize yaşamı anlatır’ derler ya, ben de türkülerim gibi oldum, her dönemi yaşadım. Darbeler, sokak yazıları, kavga edip kimlik kontrolü yapan gençler... Hepsi hayatımızın bir parçasıydı. Sivas katliamının nasıl belimizi kırdığını anlatmaya türküler de yetmez. Ama ne olursa olsun türküler hep söylendi. Tutunacak başka pek bir şeyimiz de yoktu.”
Otantik ezgileri ilk ağızdan dinlemeyi sevdiğini söylüyor: “Bir Mahzuni türküsü okuyorum ama bana Mahzuni kadar güzel gelmiyor.” Kültür mirasını sonraki nesillere aktarmayı hep önemsedi Akkiraz, bazı yapımcılar popüler türküler söylemesini istese de o, Anadolu’ya mahsus ozanlık geleneğindeki türküleri duyurmaya gayret etti.
Akkiraz’a göre bu 50 yıl, zaman zaman meşakkatliydi... 1970’lerin sonunda, Ankara’da gecekonduda yaşıyorlardı. Babası işçiydi ve Ankara’da hayat, Mersin’den daha zordu: “Biz ailece tutunmaya ve inancımızı, kültürümüzü yaşamaya çalışıyorduk. Ailemiz için de zordu, ülke için de... ‘Türküler bize yaşamı anlatır’ derler ya, ben de türkülerim gibi oldum, her dönemi yaşadım. Darbeler, sokak yazıları, kavga edip kimlik kontrolü yapan gençler... Hepsi hayatımızın bir parçasıydı. Sivas katliamının nasıl belimizi kırdığını anlatmaya türküler de yetmez. Ama ne olursa olsun türküler hep söylendi. Tutunacak başka pek bir şeyimiz de yoktu.”
Otantik ezgileri ilk ağızdan dinlemeyi sevdiğini söylüyor: “Bir Mahzuni türküsü okuyorum ama bana Mahzuni kadar güzel gelmiyor.” Kültür mirasını sonraki nesillere aktarmayı hep önemsedi Akkiraz, bazı yapımcılar popüler türküler söylemesini istese de o, Anadolu’ya mahsus ozanlık geleneğindeki türküleri duyurmaya gayret etti. Ünlü dizide onun
sesini duyacağız
TRT denetimlerine takılsa da aldırmadı, festivallerde müziğimizi sundu. Akkiraz’a göre elimizde çok görkemli bir kültür var ama kıymeti bilinmiyor. 2001’de Brezilya’da katıldığı bir festivalde yaşadığını unutamıyor mesela. Festival başkanının, “Her ülkenin sanatçılarını konsoloslar karşıladı. Sizinkiler gelmedi” sözü üzerine ne söyleyeceğini bilemedi: “Bu Norveç’te, İngiltere’de, Paris’te de yaşandı. Oraya Anadolu kültürünü, Türkiye’yi anlatmak için gitmiştim. Bu hareket beni düşündürdü. Bizim önde gelen insanlarımız bunlara (bu kültüre) pek itibar etmedi. Bana değil ama Anadolu kültürüne itibar etmeliler ki gelecek nesillerin elleri boş kalmasın.”
Akkiraz; Latin ve Çigan müziğini, senfonileri ve Kızılderili müziklerini de seviyor, “Bana hissettirdikleri, beni daha bir insan yapıyor. Müzik, meleklerin sesi” diyor. Bugünlerde plağı için ayrıca heyecanlı. Düet yaptığı isimlerden biri rap’çi Erci E... ‘Beni Gör Bana Gel’ adlı düetlerinin klibi geçen hafta yayımlandı; Akkiraz ‘Halkalı Şeker’i söyledi, Erci E. kendi rengini kattı. “Türkülerimin dünya müziği içinde çok büyük bir yeri olduğunu biliyorum. Köklerimde muhteşem bir türkü kültürü var. Dünyaya türkülerle donatılıp gönderilmiş gibiyim” diyen sanatçının yeni sürprizleri yolda. ‘Gönül Defteri’ ve ‘Bu Aşk Bahrı Ummandır’ adlı kayıtları ‘Altered Carbon’ dizisinde kullanıldı. Dizinin 27 Şubat’ta yayımlanacak ikinci sezonunun üçüncü ve dördüncü bölümlerinde dinleyebileceğiz.
Kaçarsam nikahım düşsün diye
dedem beni büyük yazdırmış
◊ Doğum tarihim konusunda annem ve babam farklı şeyler söylüyor. Hüviyetimi dedem çıkarmış, annemle babamın evlilik yıldönümü olan 6 Şubat’ı yazdırmış. Kimlikte 1955 yazıyor ama 1957’de, Mersin’de doğdum. Babam dedeme neden büyük yazdırdığını sormuş, dedem de “Kaçarsa nikâh düşer” demiş. Buna hep gülerim çünkü küçülteceğine yaşımı büyütmüş.
2011 veya 2012’ydi, Madımak Oteli’nin önünden geçerken tansiyonum fırladı, hastaneye kaldırdılar. Almanya’da yaşadım, Avrupa’nın demokrasisini gördüm. Orada, evinin önündeki ağacı o binanın sakinlerine sormadan kesemiyorsun. Bir yaşlı kadın “O ağaç benim hafızam. Anılarım var. Kurumuşsa da kesmeyin” demişti. Bu nazik yaşamı gördükten sonra buraya
geliyor ve darmadağın oluyorsunuz.
RAP’Çİ ERCİ E.: ‘Fazla modern olmuş’ demesini bekliyordum
Sabahat Hanım’ın 50’nci yıl plağı çıkaracağını ve bu albüm için yenilikler deneyeceğini biliyordum. Ortak tanıdıklarımız vasıtasıyla görüşüp ‘Beni Gör Bana Gel’ adlı şarkımızı yapmaya karar verdik.
Rap ve halk müziği bir araya gelecekti. Rap, doğru ve hassasça yapıldığı, şarkıların ruhlarını bozmadığı sürece her yere uyar.
Buna çok yoğunlaştım. ‘Halkalı Şeker’i bizim için kaydetti. Şarkıyı bozmadan, Sabahat Hanım’ı doğru yere koyup rap’i de katarak herkese hitap edebilecek bir şey yapmaya çalıştım. Sesinde ‘auto tune’ kullandık ama çok dikkatli... Çünkü sesi düzeltmek için değil, modern bir hava vermek içindi. Belki onu hiç kimse böyle duymamıştır.modernlik benim çok hoşuma gitti. Parça bitince Sabahat Hanım’ın beğeneceğini düşünüyorduk ama açıkçası ufak tefek değişiklikler istemesini, “Fazla modern olmuş” demesini bekliyordum. Ama çok beğendi. Benim için heyecan verici bir iş oldu.